TARIK TUFAN-ŞANZELİZE DÜĞÜN SALONU KİTAP YORUMU




‘’Kendi evinde yabancılık hissetmek,artık iflah olamamak demektir; bu keskin bir düşüşün işaretidir.’’
Diyor Tarık Tufan ; Şanzelize Düğün Salonu kitabında.
Kitabın ilk sayfalarında dikkatimi çeken bu cümleyi kalın bir tebessüm ifadesiyle çiziyorum.
Evet bu kitap çok güzel,okumaya değer diyorum içimden.
Miss gibi bir Pazar günü başladığım kitabımı ne yazık ki kötü bir Pazar gününde bitirdim
Kitabı bitirip kütüphaneme uğurlarken yüzümde kötü biten sona karşın mutlu bir ifade vardı.
Yatağımın ortasında,büyük bir kavgadan çıkmış gibi dağılmış bir vaziyetteyim
Tarık Tufan’ı ilk kez okudum.
İlk kez okumanın pişmanlığı hala bir yumru gibi duruyor göğsümde.
Tarık Tufan okunmaz mı hiç diyorum.
Ah premses nasıl böyle bir hata yapmışsın sen.
Kitabın içeriğini hiç bilmeden, tamamen isminin uyandırdığı merak sonucu alıp başladım.
Bitirdiğimdeyse kocaman bir iyi ki dedim.
Öyle güzel bir hikaye ki..
Biraz bize yakın,biraz bizden çok uzaklarda bir hikaye..
Hikaye içinde hikaye..
Şeyh oğlu bir şehzadenın aşkı bulup ; kendini kaybetmesini,dirhem dirhem yok edişini anlatıyor kitap.
Elbette ki kitabın hepsini anlatmayacağım.
Özellikle merak uyandırıp okumanızı istiyorum çünkü.
Ama kitabın genel bir havası var ve o havayı ciğerlerinize kadar solumanızı istiyorum.
Hikayemızın baş karakteri, kimine göre ölen şeyh babasının yerine geçebilecek bir şehzade,kimine göre işe yaramaz berduş bir aşık..
Ona göre hikaye bu ayrımı yapmaya başladıgı gun başlıyor aslında.
Kendisiyle büyük bir kavgaya,çıkmaza girmiş bir adam görüyoruz , 
öyle ki ‘’ Bu dünyada hiçbir düşmanım yok,çünkü en çetin kavgaları kendi içimde yaşıyorum.
Kendim varken bana zarar vermesi muhtemel bir başkasına ihtiyacım yok.’’ diyor.
Biliyor ki aşk için düştüğü bu yolda kendısıne dönüşü olmayan çok büyük yaralar açtı.
Yapmam dediği her şeyi yaptı.
Tüm bu karmaşa içinde kafası hep net ama şehzadenın.
‘’Aklıma esenın doğruluğuna inandığım günden beri kafa karışıklığı nedır bılmıyorum’’ dıyor.
Kendını bu cumlelerle ıfade edıyor.
Bir şeye bağlıyken bambaşka bir şeye bağlanmanın hikayesini aslında bu.

Bağlanmak..
Bir şeye bağlanmak için her şeyden; kendinden,ailenden,dostundan,inançlarından ne kadar vazgeçebilirsin.
Şehzade geçiyor işte.
O yüzden onun hikayesi hep çok acı.
Kendını tum dunyadan soyutlamanın acısı çöksede bazen yüreğine,o aşk için her şeyden vazgeçmeyı dogru buluyor.
Kendine,doğdugu eve,ailesine,her şeye yabancılaşıyor.
Tek isteği var,sevdiği kadına ,yanında soluk aldığı kadına,
Eda ‘sına daha da çok yaklaşmak,
Karşılıksız sevgisine en güzel karşılığı,en sevdiğinden almak.
Ah be diyor ahh bir fırsat versen bana ‘’Bir kere aklından geçsem,bir daha yalnızlık nedir bilmeyeceksin diyor.
Seviyor..
Öyle seviyor ki..
Gözleri kör olmuş hiçbir şey görmüyor..
Hiç kimseyi koyamıyor Onun yerine..
Hikayenın ıcınde bambaşka hikayelerde dokunuyor şehzadeye.
Öyle bir dokunuyor ki,bir vakit kendını buluyor,hatta sevdiğine öyle bir yaklaşıyor ki..
Ama kitabın akışındada tahmın edeceğiniz bir son ile bitiyor dervişin hikayesi.

Bitiyor .
Ve siz hafif bir şaşkınlık,mutlu bir tebessümle oldugunuz yerde kalıyorsunuz.
Verdiği lezzet ise uzun bir süre unutulacak gibi değil.
Ben çok sevdim,gerçekten sevdim.
Sizlerinde seveceğinden eminim.

Son söz nıyetıne ;
‘’İNSAN ZATEN DERTLİ DEĞİLDİR,DERDİN KENDİSİDİR.’’


İyi Okumalar ..




        

Yorumlar

Popüler Yayınlar