SEVGİLİ ZİHNİM,SEN NEREDESİN ?


Üniversiteyi bitirip,evime İstanbul'a döndüğüm vakit kendimi büyük bir boşluğa düşmüşüm gibi hissetmiştim.
Öyle ki ailemle ve çevremle eski ilişkime dönmek için uzun süre çabaladım.
Düzensiz uyku,uyum sağlayamama sorunları git gide beni psikolojik açıdan daha huysuz ve kesinlikle uyumsuz bir insan yapmaya başlamıştı.
Ne yapabilirim diye düşünürken bir gün Youtube'da meditasyon videolarına denk geldim ve bir kaç tanesini hemen uyguladım.
Aslında meditasyona yabancı değildim.
Lisedeyken İngilizce Öğretmenimiz çok bunaldığımız zamanlarda bize meditasyon hikayeleri anlatırdı.
Bende bunu biraz daha araştırmaya karar verdim.
Ve zamanla kuş,nehir,okyanus,şelale,rüzgar seslerinin üzerimde yarattığı majik etkiyi farkettim.
Ve bu ses meditasyonları ile zihnimi boşaltmaya,ruhumu gerçekten yenilemeye başladım.
Üstelik bir kaç yıl önce bitmek bilmeyen başağrılarımdan da bu sayede kurtuldum.

Sizlere de bu konu ile ilgili önfikir olması için Ramaray Das'ın kaleme aldığı bu yazıyı paylaşmaya karar verdim.
Umarım bazen yalnızca zihnimizde büyüttüğümüz o sıkıntıları sizde bu yöntemle bir nebze def edersiniz.


Keyifli Okumalar ..


*
Zihin sürekli düşünceler üreten bir fabrika gibidir, dur durak bilmez. 

Düşündüğünde ise hep geçmişte dolaşır. 

Geçmiş ise acıdan başka bir şey getirmez. 

Geçmiş kısaca “acı” demektir.

İnsanların yüzlerine, yüz ifadelerine derinlemesine bir bakın... 
Acı dolu olduklarını görebilirsiniz, çünkü hep düşünüyorlar. 
Hep geçmişte yaşıyorlar. 
Zaman ilerlerliyor, zihin ise geride kalıyor. 
Olay bitiyor, ama o olay hala kişinin zihnini meşgul etmeye devam ediyor. 
İş işten geçtiğinde, ancak aylar sonra, o olayla ilgili “jetonlar düşüyor”. 
Neden mi? 
Çünkü zihin her zaman geridedir, yavaş ilerler. 
Bu nedenle hatalar yapıyor, pişmanlıklar yaşıyor, idrak edemiyor, anlayamıyoruz... Halbuki zihin zamanla beraber hareket edebiliyor olsaydı, olayları her koşulda anlayabilir, idrak edebilir, çözebilir, en mükemmel tepkiyi sergileyebilir ve bir çok olayı engelleyebilirdik. 
Susmak bilmeyen iç konuşmalarımızın nedenlerinden biri de budur: jetonlarımızın geç düşmesi ve olayların yerinde çözülememesi. 
Ardından halimize bir bakalım. 
Yemek yerken düşünüyoruz. 
Çalışırken zihnimiz başka yerlere kayıp gidiyor. 
Evde tek başınayız, yanımızda kimse yok, ama yine de kendi kendimizle konuşmaya devam ediyoruz. 
“Keşke şunu da yapsaydım...” 
“Keşke şöyle davransaydım...” 
“Keşke şunu söyleseydim...” Bakın! 
Zihniniz nasıl da hep geçmişte... 
Zaman ilerliyor, o ise hala 1960’larda seyrediyor. 
Etkisi altında kaldığınız sayısız olayı kendinizle beraber her yere taşıyorsunuz. 
Bu da doğal olarak her şeyinizi etkiliyor. 
Halbuki zihin sadece şu anı yaşamak yetisinde değil, geleceği görebilme kapasitesine bile sahiptir. 
Gerçekleşecek olayları önceden görebilir. 
Ama bizler için geleceği görmek bir kenara, anda bile yaşamak çok zordur. 
Zihninizi hızlandırın. 
Onu zamanla beraber hareket edebilecek şekilde ayarlayın. 
Doğru meditasyon tekniklerini uygulayın. 
Kendi kendinize hep “Ben buradayım. 
Sevgili zihnim, sen neredesin?” diye sorun ve zihninizin nerede olduğunu yakalamaya çalışın. 
Çoğu zaman onu geçmişe dalmış bir şekilde yakalayacaksınız, ama pes etmeden bu yönteme devam edin. 
Çünkü bilin ki, zihin için en iyi ilaç meditasyondur. 
Bu ilaçla zihninizi düşüncelerden, geçmişten arındıracak, andırdıkça ise acılarınızdan sıyrılacak ve yavaş yavaş anı yakalamaya başlayacaksınız; ardından da daha da ileri gideceksiniz ve geleceği bile görebileceksiniz. 





        

Yorumlar

  1. Özür dilerim katılmıyorum o adamın dediklerine. Bu ancak tek halde geçerlidir beynini yönetemeyenler açısından geçerlidir. Oysaki düşünce yapımızıda düşüncelerimizi de yönetmek bizim elimizdedir . Meditasyon sizi rahatlatır ama sorunlarınızı çözmez. Sorun çözümü yüklerinizi atabilmeyi bilmektedir.Buda sınırsız bir gücün sizin içinizde olduğunu bilmek ve kullanmakla oluşur .. iyi günler

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle yorumunuz için teşekkürler.Katılıp katılmamak elbette ki sizin tercihiniz.Kendi açımdan yalnızca şunu belirtmek İstiyorum.meditasyon elbetteki benim sorunlarımı çözmüyor keşke çözse ama sorunların zihnimde bıraktığı artıkları temizlemeye kesinlikle yardımcı oluyor.

    YanıtlaSil
  3. Güzel ve bilgi dolu tekrardan tebrikler.

    YanıtlaSil
  4. O küçücük halimiz ile bize verdiği dinginlik huzur paha biçilmezdi . Kırlarda koşarken rüzgarın yüzümüze esmesi ama rüzgara aldırış etmeden kuş cıvıltıları ile koşmak . O Zaman'lar huzuru hissederdik. Şuan çok ihtiyaçım var buna. Bilgiler için teşekkür ederim . Mutlaka deneyeceğim .

    YanıtlaSil
  5. yazınızın hepsini okumasamda birazını okudum Fakat bişey anlamadım :)

    YanıtlaSil
  6. :)) o zaman sakin kafa ile hepsini tekrar okumanızı öneririm

    YanıtlaSil
  7. Elimde olmadan gecikmeyle de olsa her şeyi ya da çoğu şeyi sonunda yakalarım. Ama mutlak yakalarım  Geç kalmak da benden kaynaklı değil, gün ola ola yirmi dört saatle yetinmiş. Düşünmemiş ki hiç bizi. O zaman şikayet yerine gecikmeyi olağan kabul etmek gerek. Olaya nasıl bakacağımız bizim elimizde.
    Geçmişte gezinmek… Nasıl bir hobi bu )) Şimdi var, gelecek var. Sadece şimdinin, anın yaşanması -Carpe Diem-, akılcı değil diye düşünürüm hep. Şimdi yaşanmalı; ama yaşanırken yarının da bizi beklediği unutulmamalı. En basitinden bahar sarhoşluğuna girenler şimdiyi yaşayıp birden kılık kıyafette incelince günlerce gripten yatmıyorlar mı? ) Yarınlarını hasta ediyorlar yani 

    Kaç yaşında olursa olsun insan, onlu yaşlardan yirmili, kırklı, ellili, yetmişli, doksanlı elbette giderek daha çok şey görecek ve deneyimleyecek. Acısından tatlısına. Acılar hayatın biberi, tatlılar tuzu. Hayat bu. Başka türlü kabulü olabilir mi? Elimizdeki veri bu ve başka türlü olduğunu düşünmek kendimizi kandırmak olur galiba.

    Yazıyı okuduktan sonra bakınca öyle geçmişte filan gezmiyorum, bugünün yollarındayken. Üzen şeyleri herkes kadar ben de hatırlarım kırk yılda bir; ama sevindiren şeyleri daha çok hatırlıyorum. Çünkü üzenler, hayat dersi, deneyim benim için. Sevindirenler de mutluluk.
    Unutulmayan anılar olur, akıl edememekten, insani hatalarımızdan doğan küçük yanlışlarımız olur. Ders çıkarmalı onlardan. Ve bunlar başkaları için çoklukla dillerine dolayacakları, bilmişlik taslayabilmek fırsatına kavuşacakları müthiş bir materyal.
    Kendi gözlerindeki çuvaldızı değil de başkalarının gözlerindeki çöpü görmek, kendindeki hataları görmekten kaçmak olduğundan önce kendine bakmadan başkalarını didiklemeyi seviyor çokça insan. Hiç aldırmamalı diye düşünürüm ben. Eğer devam edilirse sanırım en iyi yol onlara şakayla onların gözlerindeki çuvaldızı ima etmek. Ve “Herkes önce kendine baksın” ilkesini hatırlamaları sağlansa kendilerine bakınca ne görürlerdi? Bu, iyi bir yol tabelası oluyor 

    Eskilerde gezmek, bugündekini görmemek demek; bu da bugüne yanlış yapmak demek sanırım. Çocukluk iyi geçmemiş olabilir çeşitli nedenlerle, gençlik de öyle, sonraki hayat istenilen gibi olmayabilir. Ama biz varsak ve bunun farkındaysak daha ne? El alem, el ve alem adı üzerinde. Ara sıra dost çıkarsa içlerinden ki sizin var, ne güzel; yeter. Daha çok olun istenir tabii dostlar; ama şarkısı bile var bir dost bulamadan günü akşam edenler üzerine 
    Çevrede çok insan olabilir; ama sayıdan ibaret de olabilir onlar. Küsecek miyiz? Bana kalırsa güleceğiz. Kapasitesini bileceğiz zor anlarda, ihtiyacımız olduğu anlarda onların ne kara yanımızda olabileceklerinin. Ki hiçbir şey beklememek gerek. Çünkü iyi gün ile kötü gün gerçek bir aynadır ve kötü anlar ki hiç olmasın, çevremizdeki insanların yüzünü maskesiz gördüğümüz aslında çok değerli anlardır.
    Sonuçta insan etrafımızdaki herkes, belki daha az güçlü ve daha çok zayıf yanlarıyla ve onlardan kapasitelerinden fazlasını beklemek de bizim hatamız olur gibi geliyor bana. Keşke bizi yanıltıp varlarıyla yoklarıyla gösterseler insanlıklarını. Ama insanlar ve insan, hep bekler çoğu kez, beklenileni yapmaz  Bir de arkadaş, çiftçi de olabilir, köylü de, bakkal da eğer bu kavramın hakkını verebiliyorsa.

    Çok teşekkür edeceğim daha önce karşılaşıp okumadığım bu yazı yani paylaşımınız bana sanırım yorum yerine bir köşe yazısı yazdırdı. Hiiiçç kısasına gitmez elim.

    Yarından başlayarak biraz zorunlu aram var. İş gereği. Görüşmek üzere. Selamlarımla.

    YanıtlaSil
  8. Çok teşekkür ederim.Ne güzel yazmışsın.O zorunu ara bendede var ama yine de uğra buralara o güzel yazılarından mahrum bırakma sevgiler..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar